ONLAR OLMASAYDI, BELKİ DE ŞU ANDA YA YOKTUK YA DA BAŞIMIZDA BİR BAŞKA ÜLKENİN BAYRAĞI DALGALANIYORDU.
ONLAR, YANİ GAZİLERİMİZ YANİ ŞEHİTLERİMİZ İNANCIMIZA GÖRE AHİRETTE ÜMMETİ OLMAKTAN GURUR DUYDUĞUMUZ PEYGAMBER EFENDİMİZİN YANINDA OLACAKLAR; PEKİ ONLARDAN BİRİ OLAN GAZİ ÜSTEĞMEN SERDAR ÖZTÜRK'ÜN MADALYASINI İADE ETMESİNE SEBEP OLANLAR...
BİR ŞEHİT İÇİN AL KANLAR İÇİNDEKİ ELBİSESİ YANİ KEFENİ NE İSE BİR GAZİ İÇİN DE MADALYASI ODUR. O GAZİYİ O MADALYASINI İADE ETTİRECEK ÇİZGİYE TAŞIMAK İSE NEREDEYSE İMKANSIZIDIR. ANCAK ÜLKEDE AYAKLAR BAŞ, BAŞLAR DA AYAK OLUNCA BU KAÇINILMAZ OLMUŞTUR.
GAZİLER İFTİRALARLA GÖZALTINA ALINMIŞ, TUTUKLANMIŞ HORLANMIŞ; ŞEHİTLERE KELLE", TERÖRİST BAŞINA "SAYIN", EŞKIYA BAŞINA İSE "VEKİLLER BAŞI" PAYESİ VERİLMİŞTİR.
İŞTE SİZLERE İBRET DOLU BİR DİLEKÇE VE BASIN AÇIKLAMASI...
EĞER BU DİLEKÇE VE BU AÇIKLAMA YÜREĞİNİZİ SIZLATMIYOR VE HALA AKLINIZI BAŞINIZA GETİRMİYORSA "İNSANLIĞINIZDAN", "İSLAMİYETTEN", HAZRETİ MUHAMMEDİN ÜMMETLİĞİNDEN İSTİFA ETME ZAMANINIZ GELMİŞ DEMEKTİR.
SAYGIDEĞER GAZİ ÜSTEĞMEN SERDAR ÖZTÜRK, BUGÜN İADE ETTİĞİN MADALYANI UMARIM VE DİLERİMKİ RUZ-İ MAHŞERDE BOYNUNA PEYGAMBER EFENDİMİZ TAKAR, O TERTEMİZ ALNINI O ÖPER...
İŞTE O DİLEKÇE VE O BASIN AÇIKLAMASI
T.C.
CUMHURBAŞKANLIĞINA
Konu : “DEVLET ÖVÜNÇ” madalyasının iadesi hakkında.
1985 yılında, diğer binlerce Kara Harp Okulu mezunu subay gibi, “gerekirse Vatan uğrunda canımı feda etmeye” yemin ederek askerlik mesleğine adım attım. Askerlik hayatım boyunca yeminime sadık kaldım.
1993-1994 tarihleri arasında, ŞIRNAK İLİ, SİLOPİ İLÇESİ, ÇALIŞKAN KÖYÜ bölgesinde konuşlu EREN bölüğünde, bölük komutanı olarak görev yaptım. Bu görevim esnasında, 13.10.1994 tarihinde, Kuzey Irak sınırında icra edilen bir operasyon da, bubi tuzağına basmak sureti ile ağır yaralandım. İki hafta komada kaldım ve 2 yıl boyunca GATA’ da tedavi gördüm. Bir gözümü ve bazı iç organlarımı tamamen kaybettim.
Bu nedenle, devletim tarafından şahsıma “DEVLET ÖVÜNÇ MADALYASI” verilmiştir. 03.06.2009 tarihinde, İstanbul Özel Yetkili 11nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda “Terör Örgütü Üyeliği” iddiası ile yakalama kararı verilmiştir.
BİR İNSAN, HEM DEVLETİNİN ÖVÜNCÜNE MAZHAR OLMUŞ BİR KAHRAMAN, HEMDE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLAMAZ. YAPTIĞIM HİZMET, FEDA ETTİĞİM GENÇLİĞİM VE SAĞLIĞIM DEVLETİME HELALDİR.
Ancak, bu çelişkinin giderilmesi maksadıyla, sayın CUMHURBAŞKANLIĞI’ NCA tarafıma verilen DEVLET ÖVÜNÇ MADALYASINI, makamınıza iade etmek zorunluluğu doğmuştur.
Saygılarımla,
CUMHURBAŞKANLIĞINA
Konu : “DEVLET ÖVÜNÇ” madalyasının iadesi hakkında.
1985 yılında, diğer binlerce Kara Harp Okulu mezunu subay gibi, “gerekirse Vatan uğrunda canımı feda etmeye” yemin ederek askerlik mesleğine adım attım. Askerlik hayatım boyunca yeminime sadık kaldım.
1993-1994 tarihleri arasında, ŞIRNAK İLİ, SİLOPİ İLÇESİ, ÇALIŞKAN KÖYÜ bölgesinde konuşlu EREN bölüğünde, bölük komutanı olarak görev yaptım. Bu görevim esnasında, 13.10.1994 tarihinde, Kuzey Irak sınırında icra edilen bir operasyon da, bubi tuzağına basmak sureti ile ağır yaralandım. İki hafta komada kaldım ve 2 yıl boyunca GATA’ da tedavi gördüm. Bir gözümü ve bazı iç organlarımı tamamen kaybettim.
Bu nedenle, devletim tarafından şahsıma “DEVLET ÖVÜNÇ MADALYASI” verilmiştir. 03.06.2009 tarihinde, İstanbul Özel Yetkili 11nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda “Terör Örgütü Üyeliği” iddiası ile yakalama kararı verilmiştir.
BİR İNSAN, HEM DEVLETİNİN ÖVÜNCÜNE MAZHAR OLMUŞ BİR KAHRAMAN, HEMDE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLAMAZ. YAPTIĞIM HİZMET, FEDA ETTİĞİM GENÇLİĞİM VE SAĞLIĞIM DEVLETİME HELALDİR.
Ancak, bu çelişkinin giderilmesi maksadıyla, sayın CUMHURBAŞKANLIĞI’ NCA tarafıma verilen DEVLET ÖVÜNÇ MADALYASINI, makamınıza iade etmek zorunluluğu doğmuştur.
Saygılarımla,
AVUKAT SERDAR ÖZTÜRK
(EMEKLİ GAZİ ÜSTEĞMEN)
(EMEKLİ GAZİ ÜSTEĞMEN)
KAMUOYU AÇIKLAMASI
2008/1756 numaralı yakalama-arama-el koyma kararı gereğince 4 HAZİRAN 2009 tarihinde Avukat Serdar ÖZTÜRK’ün evinde ve iş yerinde aramalar yapılmış ve bir takım evraklara ve dokümanlara el konulmuştur. 7 OCAK 2009 tarihinde gözaltına alınan ve müteakiben 12 OCAK 2009 tarihinde tutuklanan Avukat Mustafa Levent GÖKTAŞ’ın müdafiliğini yürütmekte olan Avukat Serdar ÖZTÜRK,. Mustafa Levent GÖKTAŞ’ın müdafisi sıfatı ile, Levent GÖKTAŞ’ın tutuklanmasına neden olan 51 nolu DVD’nin polis tarafından bırakıldığı yönünde kuvvetli şüphe bulunması sebebi ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na aramayı gerçekleştiren polisler hakkında ve DVD’nin içeriğini oluşturdukları gerekçesi ile İstanbul TEM şube görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Devam eden süreçte soruşturma kapsamında polisler tarafından yapılan usulsüzlükler ve savcılık sorgusundan önce polisler tarafında TSK aleyhine kullanılan ifadeler nedeni ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve Fatih Cumhuriyet Başsavcılığına da ayrı ayrı suç duyurusunda bulunmuştur..Bu kapsam da askeri sır niteliğinde bilgiler içeren 51 Nolu DVD’nin TCK’nın 125. Maddesine aykırı olarak mahkemece tutanağa bağlanması gerekirken polisler tarafından tutanağa bağlanması nedeni ile 5237 sayılı TCK’nın 257/1. Maddesi ile 339. Maddesi gereğince cezalandırılmaları için Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na, sorgu öncesi İstanbul terörle Mücadele bölümünde amir konumundaki polislerin TSK aleyhine aşağılayıcı ifadelerde bulunmaları ve “Ergenekon Terör Örgüt eşittir TSK dır” şeklindeki beyanları nedeni ile Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na TSK 301. Maddesi gereğince suç duyurusunda bulunmuştur. Keza , 12 OCAK 2009 tarihinde tutuklanan avukat Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında çıkan haberlere karşı yoğun bir tekzip mücadelesi yürütmüş ve bu kapsamda bir çok basın yayın organına cevap ve düzeltme metinleri yayınlatmıştır. Poyrazköy’de bulunan Law silahlarının ve ihbar mailleri ile sahte isimli imzasız gönderilen mektup hakkında mektubu ve e mailli gönderen kimliği meçhul kişinin yakalanarak cezalandırılması için Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştur.
Ankara da büromda çıktığı iddia edilen bazı evraklar, Maksel marka CD, 300 adet mermi, Beyaz klasör içindeki 1 den 326 ya kadar numaralandırılmış evraklar ile 1 den 40 a kadar numaralandırılmış dokümanlar kesinlikle bana ait değildir. Söz konusu evrakların işyerine konması ile ilgili yasal şikayet süreci avukatlarım tarafından başlatmıştır. ( Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2009/77688 sayılı soruşturması) Ayrıca söz konusu doküman ve materyaller üzerinde parmak izi araştırması yapılması talebimizi 06.06.2009 tarihi itibari ile tarafınıza iletmiş bulunmaktayız. Aşağıda arz ve izah ettiğim hususlardan da anlaşılacağı üzere iş yerimde bulunduğu iddia edilen doküman ve materyallerin bende ve dolayısı ile iş yerimde olmasına imkan yoktur. Şüphe yok ki art niyetli birileri tarafından bu doküman ve materyaller iş yerime önceden yerleştirilmiştir. Ancak adalet er ya da geç tecelli edecek tarafıma suç isnat eden gerçek suçlular adaletten kaçamayacaklardır.
Müdafilik görevini yürüttüğüm Avukat Mustafa Levent GÖKTAŞ’ın iş yerine önceden yerleştirilen meşhur 51 numaralı DVD yüzünden tutuklanması ve yine bu süreçte bir çok şüphelinin benzer şekilde suçlama ve isnatlarla karşı karşıya kalmaları ve tutuklanmaları üzerine; iş yerinde birlikte çalıştığım avukat arkadaşlarım ve diğer çalışanlarla toplantı yaparak Avukat Mustafa Levent GÖKTAŞ’ın başına gelenlerden ders alınması gerektiğini ve bu nedenle iş yerinde CD,DVD vb gibi materyallerin kullanılmaması için karar aldık. Bu kararı hemen uyguladık ve iş yerimizde evimde ve otomobilimde bulunan tüm CD ve DVD’ leri attık. Flaşh bellek kullanımına ise yalnızca kullanıcının sürekli üzerinde taşınması şartı ile izin verilmesine karar verdik. Ve Ocak 2009 dan itibaren bu karara uygun davrandık. Tek bir tane DVD yüzünden böylesine radikal bir karar alıp CD ve DVD kullanımına ne amaçla olursa olsun son vermeme rağmen yinede iş yerimden CD elde edilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
İş yerinde elektronik veri depolayıcılarının kullanımına herhangi bir iftira ile karşılaşmamak için son verdiğim halde iş yerimde 300 adet mermi bulunduruyor olmamı hiçbir mantık kuralı ile açıklayamazsınız çünkü o mermiler bana ait değildir ve daha önce hiç görmedim. Aynı şekilde kendimi akıl almaz suçlamalara hedef yapabilecek dokümanları da iş yerinde bulunduruyor olamam. Bunların aksini normal zekalı hiçbir insana kabul ettiremezsiniz. Oysa tüm bu materyalleri iş yerime yerleştiren güç, herkesi aptal yerine koyarak avukat olarak görev yaptığım bir soruşturmada kendimi şüpheli konumuna sokacak belge ve mermileri iş yerinde muhafaza ettiğime inanılmasını beklemektedir. Belirtmek isterim ki; bu bekleyiş süresinin sonunu görmeye kimsenin ömrü yetmeyecektir.
İş yerimde benimle birlikte 4 avukat, 1 stajyer avukat ve zaman içinde değişerek çalışan 3 sekreter bulunmaktadır. Her bir avukatın işleri diğerinden bağımsızdır. Böyle kalabalık bir ekibin çalıştığı iş yerine doğal olarak her gün onlarca kişi çok çeşitli sebep ve Saiklerle gelip gitmektedir. İş yerinde çalışan hiç kimsenin gelen giden herkesi tanıması mümkün değildir. Her bir avukatın odası birbirinden ayrı olup hiç kimsenin odasının kapısı kilitli değildir. Odalarda bulunan dolap ve çekmecelerden hiçbiri asla kilitli olmamıştır. Keza söz konusu materyal ve dokümanların bulunduğu iddia edilen dolap ve çekmecelerde kilitli değildir. İş yerine herhangi bir nedenle gelen, herhangi bir kişi, işyerinin anılan yoğunluğu karşısında kimseye fark ettirmeden bunları kolaylıkla bırakabilir. Fakat bu materyallerin bir günden daha önce yerleştirilmiş olmasına imkan yoktur. Çünkü iş yerinden arama tarihinden iki gün önce detaylı bir temizlik yapılmış, tüm dolaplar ve çekmecelerde bulunan dosya klasör ve her türlü obje yerinden çıkarılarak silinmiş temizlenmiş ve tekrar yerine yerleştirilmiştir. Benim odamda mavi renk dışında klasör kullanılmadığım tüm çalışanlar tarafından bilinmektedir.
Arz ve izah ettiğim bu hususları ispat edeceğimden dolayı işyeri aramasında ele geçirildiği iddia edilen doküman ve materyallerin tarafıma aidiyetini kesinlikle kabul etmiyorum. Diğer taraftan Beşiktaş/ Bebek de sahibi, oturanı olduğum ya da mesleki faaliyet gösterdiğim herhangi bir adres yoktur. Arama yapılan adres tarafıma ait değildir. Bu adreste el konulan hiçbir malzeme de, kartvizitler hariç, bana ait değildir. Bana ait kartvizitlerin bulunması tesadüfidir. Esasen bu adreste bir maden firması faaliyet göstermektedir. Söz konusu firma Avukat Mustafa Levent GÖKTAŞ’ın müvekkili olup Silivri Cezaevine Mustafa Levent GÖKTAŞ’ı ziyarete giderken firmadan zaman zaman araç talep etmekteyim. Bu geliş gidişlerimde firmaya uğramaktayım dolayısı ile söz konusu kartvizitleri orada unutmuş olmam ya da çantamdan düşürmüş olmam ihtimali yüksektir.
Herhangi bir terör örgütünün üyesi olmadığım gibi herhangi bir terör örgütüne yardımım da söz konusu değildir. Ancak bu soruşturmanın Amerika birleşik Devletleri gizli servisi CIA tarafından angaje edilmiş bir cemaatin 30 yıllık bir süreç içerisinde emniyet ve yargı sistemi içerisine illegal olarak sızdırdığı elemanları tarafından hukuki süreç maskesi altında yürütülen, açıkça Türkiye Cumhuriyetini ve TSK’ni hedef alan örtülü, bir faaliyet olduğu düşüncesindeyim. Aynı şekilde mevcut siyasi yapının da bahse konu hukuki süreç maskesi altında yürütülen örtülü operasyonu kendisine yönelen muhalefeti susturmak korkutmak ve sindirmek amacı ile kullandığı anlaşılmakla aynı zamanda bu soruşturmanın siyasi bir soruşturma olduğu siyasi soruşturmalarda hukukilik aranamayacağı ciheti ile susma hakkını kullanmam gerekmiştir. 07.06.2009
Şüpheli Avukat Serdar ÖZTÜRK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder