14 Kasım 2009 Cumartesi

HARBİYE'DEN HER MEZUN OLAN HARBİYELİ DEĞİLDİR

Saygıdeğer Dostlar ve bu blogu izleyenler.

HARBİYELİ olmak demek, sadece HARBİYE mezunu olmak demek değildir.
HARBİYELİ'lik bir VASIFTIR. Harbiye mezunu olmasına rağmen bu vasıfları haiz olmayan nasıl HARBİYELİ olamazsa, Harbiye'den mezun olmmasına rağmen bu vasıfları hazi olan HARBİYELİ olabilir.
Aslında HARBİYELİLİK ile TÜRKLÜK, İNSANLIK VE HATTA MÜSLÜMANLIK komşu kavramlardır. Üstin nitelikler bütünü birini yaratık mı yoksa insan mı olduğunu ortaya koyar.
Bir yaratık "Anti-Emperyalist, Anti-Kapitalist" değilse İNSAN değil sadece YARATIK'tır.
Biri "MASUMUN, MAZLUMUN, HAKLININ VE HAKKIN YANINDA DEĞİLSE" o sadece İNSAN sıfatındaki MAHLUKATTIR.
HARBİYELİ'lik de böyledir.
İnsan olamayan HARBİYELİ olamaz.
TÜRK olmayan HARBİYELİ olamaz.
Adam olmayan da HARBİYELİ olamaz.
İşte sizlere bir HARBİYELİ ÖRNEĞİ.
Gazi Üsteğmen Serdar ÖZTÜRK.
O günümüzdeki ATATÜRK'ün silah arkadaşlarından.
O günümüzdeki Mustafa MUĞLALI'nın yaranlarında.
O KURTULUŞ MÜCADELESİNİ kanlarıyla sulamış, aziz şehitlerimizin hamurunda.
O günümüzün Şems-i TEBRİZİ'si.
Onun bugün yanında olmayan ve kendine HARBİYELİ diyenlere sesleniyorum. Sizlerin savaş kaçkını, Tarık Bin ZİYAD'ın komutancıklarınızdan ne farkınız var?
Tarık Bin ZİYAD onlara dememiş miydi: "Gidin evinize, karınızı etekleri altına saklanın" diye.
Peki siz hala ortada neden çalım satarak dolaşırsınız?
Sizler neden hala Orduevleri'nin lobilerinde höpürdeterek kahve zıkkımlanır durursunuz?
Siz HARBİYELİ misiniz?
Siz ADAM mısınız da oraları İŞGAL edersiniz?
Neredesiniz a yüreksizler, a zavallılar, a korkaklar, a çakallar; neredesiniz?
Neden GEREĞİNİ yaparak Gazi Üsteğmen Serdar ÖZTÜRK'ün yanında yer almazsınız?
Yargı o ve onlar hakkında kararını verecektir. Yargı yanılsa bile TARİH yanılmayacaktır.
Ama siz HARBİYELİLER, o hüküm giyinceye kadar hatta giydikten sonra onun yanında olmanız gerekmez mi?
Adam olun adam! Ondan sonra HARBİYELİ olmaya çalışın.
Süslü ünifırma giymeniz demek ADAM oLmanız, harbiyeli OLMANIZ demek değildir; bu sözlerii unutmayınız.
İşte sizlere HARBİYELİ olduğunuzu ispat etme fırsatı.
Aşağıda Saygıdeğer Gazi Üsteğmen Serdar ÖZTÜRK'ün kaleme aldığı bir AÇIK MEKTUP var. İktidarın başına yazılmış bir AÇIK MEKTUP. Bu mektubu bütün çevrenize dağıtın, insanlara fotokopi çektirerek dağıtın. Ya da gidin evinize eşinizin eteği altına, tam siper saklanın...

BAŞBAKAN’A AÇIK MEKTUP

İrtica İle Mücadele Planı adı verilen “Belgedeki sahteciliği, düzmece raporlarla örtmeye çalışanlar” sizi açığa düşürmek istemektedirler.

“ERGENEKON” sürecinde gözaltına alınan ve ardından da tutuklanan Malulen Emekli Gazi Üsteğmen Serdar ÖZTÜRK, Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN’a bir “Açık Mektup” gönderdi. Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu’ndan Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN’a hitaben, tüm kamuoyunun şahadeti ile gönderilen mektup, acilen yanıtlanması gereken iddialarla dolu. Kamuoyunun “Devlet Övünç Madalyası”nı Cumhurbaşkanlığına iade etmesi girişimi ile yakından tanıdığı Gazi Üsteğmen “Açık Mektubu”nda ciddi ithamları gündeme getiriyor.

İşte o mektubun tam metni:

"SAHTEKARLIĞI, İHANETİ VE ZULMÜ GÖRÜP SUSAN DA

SAHTEKARLIĞA, İHANETE, ZULME ORTAKTIR.

KURTULUŞ SAVAŞI

KORKAKLARLA, HAİNLERLE, SAHTEKARLARLA KAZANILMAMIŞTIR."

Avukat Serdar ÖZTÜRK

“BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN'A AÇIK MEKTUP,

Sayın Başbakan,

İstanbul Özel yetkili Cumhuriyet Savcılığına "ıslak imza" içerdiği iddia edilerek gönderilen belge, "Teknolojik İmkanlar" kullanılarak üretilmiş başka bir sahte belgedir. Yeni gönderilen belgenin, önceki fotokopi belgeden tek farkı, teknolojik imkanlarla imzanın renkli hale getirilmiş olmasıdır.

"Islak İmza" içerdiği iddia edilen belgedeki sahteciliği ortaya çıkartmak ise gayet kolaydır. Özel yetkili savcılar tarafından, Adli Tıp Kurumuna bir hafta önce atanan ve GRAFOLOJİ UZMANI olmayan tıp doktorlarına hazırlattırılan ve ısmarlama olduğu açıkça sırıtan bu rapor dahi, suça konu belgedeki sahteciliği örtemez.

Benim Adli Tıp Kurumunda ki raporu düzenleyen şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunmam ve detaylı olarak sahteciliğin nasıl ortaya çıkartılacağını açıklamamdan sonra paniğe kapılan sahte belge üreticileri, ikinci bir ihbar mektubu (E-Mail olarak) göndererek, belge aslının Askeri Savcılık tarafından istenilip, Jandarma Kriminalden "belge sahtedir" şeklinde rapor alınacağını yazarak, kamuoyunu yanıltıcı propagandalarına devam etmektedirler. Bir kısım müellif ise, imzanın sahteliği kanıtlandığında, bu belgenin TSK. ne ait olmadığı, TSK. ne saldırmak için üretilmiş sahte bir belge olduğu gerçeğinin ortaya çıkacağı korkusu ile, imzaya değil içeriğine bakın diye kamuoyunu aldatmaya çalışmaktadır.

Belgedeki sahteciliğin ortaya çıkartılması için, "ıslak imzalı" olduğu iddia edilen, dokümanın bana göre askeri savcılığa gönderilmesine dahi gerek bulunmamaktadır. "O albayı adalete teslim edin" diye çağrı yapan siz sayın başbakan, eğer zerre kadar yüreğiniz var ise, zerre kadar adalete inancınız var ise ve samimiyetle maddi gerçeğin ortaya çıkmasını istiyorsanız; suça konu belge ile ilgili GRAFOLOJİ raporunu, uzmanlığı olmadığı halde düzenleyen ve suç işleyen ATK çalışanlarının hazırladığı düzmece raporu bir yana bırakın, İTÜ. 'nde görevli grafoloji uzmanları, İ.Ü. Adli Tıp Enstitüsünde görevli GRAFOLOJİ uzmanları ve Adli Tıp Kurumunda görevli, uzman olmadığı halde bu incelemeyi yapan şahıslar dışında, GERÇEK GRAFOLOGLARDAN oluşan, BİR KURULA, savcı Zekeriya ÖZ, askeri savcı ve jandarma kriminal uzmanlarının sadece gözlemci olarak katılımıyla, iddiaya konu belge aslının; altındaki imzanın 12 Haziran 2009 tarihinden sonra ki bir tarihte atılıp atılmadığının mürekkep analizi ile belirlenmesi, ıslak olduğu iddia edilen imzadaki mürekkebin,kartuş/toner mürekkebi olup olmadığının tespit edilerek, belgenin bilgisayarda renkli imzalı olacak şekilde ve sahte olarak hazırlanıp hazırlanmadığının belirlenmesi, imzanın gerçekten Alb. DURSUN ÇİÇEK 'in eli ürünü olup olmadığının belirlenmesi, Alb. Dursun ÇİÇEK' in belgenin düzenlendiği iddia edilen NİSAN 2009 dan, Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki görevinden ayrıldığı tarihe kadar imzaladığı tüm belgelerdeki ıslak imzaların mürekkebi ile, sahte hazırlanmış ve ıslak imzalı olduğu iddia edilen belgedeki mürekkebin karşılaştırılması ile uyum olup olmadığının belirlenmesi ve asıl olduğu iddia edilen belge ile, benim ofisimde bulunan fotokopi belgenin bire bir uyumlu olup olmadığının belirlenmesi için gerekli laboratuar incelemelerinin yapılmasını sağlayın.

Bu incelemeleri, tümü ile sivil uzmanlardan oluşan bu kurula yaptırdığınız takdirde dahi, belgenin sahte olduğunu göreceksiniz. Bu incelemeleri yaptırtmayıp gerçeklerden kaçarsanız ve gerçekleri örtmeye çalışırsanız, belgedeki sahtecilik bir şekilde ortaya çıktığında, Siz, iktidarını korumak için sahte belgelere sığınacak kadar acz içine düşmüş bir başbakan ve sahte belgelerle kendi ordusuna saldıran bir hain durumuna düşürüleceksiniz. Açıkça itham ediyorum ki, belgedeki sahteciliği, düzmece raporlarla örtmeye çalışanların sizi düşürmeye çalıştığı konum budur.

Belgedeki sahtekarlık ortaya çıktığı zaman, size tavsiyem, altına Mersedes vererek desteklemenize rağmen, SÜREKLİ SUÇ İŞLEYEREK BİR BATAKLIK YARATMIŞ OLAN SAVCILARIN ARKASINDA DURMAYIN VE ONLARI ADALETE TESLİM EDİN.

06.11.2009

Avukat Serdar ÖZTÜRK”

NOT: Bu yazı hhmemis.blogspot.com adlı BLOG'dan alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder